15 Şubat 2012 Çarşamba

Yürüyen Şato/Howl’s Moving Castle (2004)

Geçen hafta nihayet Yürüyen Şato’yu izledim. Yaklaşık iki sene önce arkadaşım R. tavsiye ettiğinde niye izlemedim diye de hayıflandım. Her animeseverin izlemesi gereken bir yapım. Hele ki benim gibi fantastik dünyaları seyre doyamayan biriyseniz. Yönetmeni de “AnimelerDiyarının Efsanesi” Hayao Miyazaki zaten. (Miyazaki demişken.. Daha önce de Prenses Mononeke ve Yer Deniz Hikayeleri’ni izlemiştim. Fantastik yapımları beğeniyorsanız mutlaka izlemelisiniz.) Film Diana Wynne Jones adlı bir yazarın aynı adlı romanından uyarlanmış. Hatta devam kitabı da varmış. Okuma listeme aldım, bakalım nasıl olacak.

Bu arada unutmadan, belki ilgisini çeken olur diye söyleyeyim; Japonca’sında Howl’u seslendiren Kimura Takuya, İngilizce’sinde Christian Bale. Türkçe’sinde ise Ziya Kürküt. Şimdi diğer ikisini
düşününce Ziya Kürküt’ün sesi ince kaçmış gibi geldi ama dinlemeden yorum yapmayayım.
Konusuna kısaca değinecek olursak:
Babasından kalma şapka dükkanında çalışan Sophie’nin yolu Howl ile çakışır. Bu sırada Howl’dan yardım görür ve etkilenir. (İlk karşılaşmada beraber uçtular; etkilenmemek mümkün mü?)
Bu sırada onları izleyen Kötülükler Cadısı durumu yanlış anlar ve Sophie’yi yaşlı bir nineye çevirerek Howl’a bir mesaj götürmesini ister. Sophie garibim de bu haliyle insan içine çıkamayacağı için mecburen Howl’u aramak üzere yola koyulur. Kahramanlarımız bir yandan hikayelerini yaşarken arka planda bir savaş yaşanmaktadır. Acaba bu savaş onları nasıl etkileyecektir?

Karakterler
Sophie: Şapka dükkanında çalışır. Sessiz-sakin, hanım hanımcık esas kızımız. Çok güzel değil ve bunun da farkında olduğu için üzüldüğü zamanlar oluyor. Nineye dönüştüğünde ise nasıl olduğunu izlemiz gerek. (Daha da anlatırdım ama spoiler olmasın.)
Howl: Genç ve yetenekli büyücümüz, esas oğlanımız. Yakışıklı ve güzelliğe düşkün. Hatta halk arasında güzel kadınların kalbini çalıp yediği dedikodusu dolaşıyor. Acaba doğru mu? Yoksa Sophie’nin kalbini de mi yedi? (hepsi ve daha fazlası filmde)Bir de Howl’un kimselere anlatmadığı bir sırrı var.
Kötülükler Cadısı: Filmde ismi “the Witch of Waste” diye geçiyor, ‘İsraf Cadısı’ daha doğru olabilir ama; ben bu şekilde Türkçeleştirdim. Bu cadı kafayı Howl’a takmış, bir nevi belalısı diyebiliriz. Bu yüzden ona yaklaşan kadınları ağına düşürüyor. Zavallı Sophie de bu yüzden yaşlanıyor. Aslında asıl istediği Howl’un kalbi, tabi Howl’un bir kalbi varsa? (Oops! Spoiler yoktu
değil mi?)
Markl: Howl’la beraber yaşayan çocuk. Çırağı da diyebiliriz. Howl’un işlerini idare ediyor. Sophie’yi de çok seviyor. Resmen nine-torun gibi oluyorlar. Sihirli pelerini de çok ilginç.
Calcifer: Ateş cini desem yanlış olmaz herhalde. Cılız bir ateş zannedebilirsiniz ama, onun sayesinde şato hareket ediyor. (Gücünü hafife alamak lazım yani.)Howl ile aralarında bir anlaşma olduğu için şatoya bağlı ve sadece Howl’un emirlerini yerine getiriyor. Aslında sadece Howl’un sözünü dinlemesi şımarıklığından, Sophie gelince bir güzel dinletiyor sözünü.
Korkuluk/Turp Kafa: Bu da garip bir şekilde Sophie’nin yanında belirip duruyor. Başta sapık zannedebilirsiniz ama yardımsever olduğunu anlamanız kısa sürüyor. Hiç konuşmayan bu karakterin sırrını da filmin sonunda öğreniyoruz. Meğer korkuluk ... :)

Bunlardan başka Sophie’nin kızkardeşi Lettie, kralın baş büyücüsü Madam Suliman ve Madam Suliman’ın köpeği Heen de diğer karakterlerimiz oluyor.


Yorumlarımda spoiler olabilir, şimdiden uyarayım.

Oturup rahatça izleyeyim diye epeydir beklettiğim bir filmdi, fakat aynı şekilde etkileyiciydi diyemiyeceğim. Belki de buna benzer yapımları zaten izlediğim için fazla özgün gelmedi.
Howl’un savaşa müdahale ettiği yerlerde daha fazla aksiyon beklemiştim, yoktu. Savaş karşıtı tutumunu da daha çarpıcı anlatabilirlerdi, sönük kalmış sanki.
Sophie’nin Howl’u nasıl sevdiğini anladık ama, Howl’un Sophie’yi ne zaman ve nasıl sevdiği biraz aceleye gelmiş gibiydi. Tamam Sophie her haliyle onu kabul ederdi, hatta bir defa da bencilce sözlerinden dolayı azarladı ama Howl bu sırada da çok etkilenmiş görünmüyordu.
Çok mu olumsuz şeyler yazdım yoksa. Aslında sevdiğim çok yeri var. Hemen onlara geçelim madem.

Manzaralar harikaydı. Hele Sophie’nin Markl’la beraber oturup çay içtiği göl kenarı.. Çizgi bile olsa kıskandım.

Sophie’nin ara ara gençleşmesi.. Özellikle Howl’dan bahsederken (bkz. Madam Suliman’ın yanında), ve yaşlı-çirkin olduğunu unuttuğu anlarda. Howl’un yanında güzelleşmeye başlarken bir anda “Ben güzel değilim, sadece temizlikte iyiyim”, “Yaşlılığın bir güzel yönü de kaybedecek çok az şeyin olması” demesi ve anında yaşlı haline dönmesiyle içimden öyle bir “Haayıııırr!” çektim ki.. :( Neyse ki geçiciymiş :)
Howl’un Sophie’ye “Sonunda korumak istediğim birini buldum.. Seni” demesi.. İyi ki buldu, yoksa o savaşın bir yerinde ölecekti.

Calcifer’in her hali.. Çok şirindi ya.. Hele yumurta kabuklarını yemesi.
Şatonu yürümesi ve kapıdaki renge göre farklı bir yere gidebilmeleri. Benim de öyle evim olsa nerelere gitmek isterdim acaba?
Bir de bu tür hikayelerde mutlak kötü olmamasını da seviyorum. Kötülükler cadısının güçleri alındıktan sonra pamuk gibi biri olması ve bizimkilere takılması; Sophi’nin de büyüklük gösterip bu kadıncağıza yardım etmesi en çok ders alınacak kısımlardandı herhalde.
Müzikleri.. Kesinlikle çok iyi. Hatta beraber dinleyelim..
Daha da çoğaltılabilir ama bu kadarıyla yetinelim. Eminim izlediğinizde siz de başka noktalarını yakalarsınız.
Sonsöz: Mutlaka izleyin, izlettirin. :)

2 yorum:

Hoi Hoi dedi ki...

Meraba :)
Ben bu animeyi izleyeli çok oluyor. Çok sıkıldığım, yarın okul olduğunu bilip bunalıma girdiğim bir pazar akşamı sendromunda ansızın cnbc-e'de rasgelip izlemiştim. Çok beğenmiştim ve sıkıntımı alıp götürmüştü. O zamanlar küçük olduğumdan pek çok noktayı kaçırmışım gibi geldi senin yorumunu okuduktan sonra tekrar hatırlamamı sağladığın için teşekkürler. Bu yüzden zaman bulduğumda, umarım bulurum, tekrar izlemeyi düşünüyorum. Gifler harika olmuş. Ben en çok Markl'ı sevdiğimi hatırlıyorum. Ellerine sağlık güzel anlatmışsın. :)

Adsız dedi ki...

Merhabalar,
Bence de tekrar izlenesi bir yapim. Ben en cok Calcifer'i sevdim galiba :)
Gifler asagidaki linklerden. Bende boyle marifet ne arar? :)

http://turniphead-.tumblr.com/
http://ghibli-gifs.tumblr.com/post/1547033552

Yorumun icin tesekkurler.